Burun estetiği ameliyatı olmadan önce bilinmesi gerekenler

Burun estetiği ameliyatı olmadan önce bilinmesi gerekenler, önemli organlarımızdan biri olan burnumuzun güzellik bakımından çok büyük bir önemi vardır.
Burun, yüzün tam ortasında yer alır tüm yüz görüntüsünü etkiler. Nefes almadaki fonksiyonu da çok önemlidir. Belki de “kusursuzluğu en çok arzu edilen” organların başında gelir. Rinoplasti ve septoplasti ameliyatlarının, en çok uygulanan cerrahi prosedürlerden olması bununla açıklanabilir.
Burun ameliyatından ne beklemelisiniz?
Burun Ameliyatı Sonrası, her zaman aynı yolun izlendiği, hep aynı işlemin yapıldığı tekdüze bir ameliyat değildir. Rinoplasti ameliyatları için, hepsi değişik bir sorunu düzeltmeye yönelik pek çok teknik tanımlanmıştır. Ameliyat sırasında, bu tekniklerden hasta için gerekli olanları seçilerek uygulanır. Bu tanımlanmış tekniklerle; burun küçültülebilir ya da büyütülebilir; burun sırtı düzeltilebilir; burun ucu inceltilebilir veya kalınlaştırılabilir; burnun boyu kısaltılabilir ya da uzatılabilir; burun genişliği arttırılabilir ya da azaltılabilir; burun ucunda değişiklikler yapılabilir. Bunun yanında, hastanın daha rahat nefes almasını sağlamak amacıyla hava yolunu kapatan kıkırdak ya da mukoza gibi yapılar çıkarılabilir ya da tam tersi, hava yolunu genişletmek amacıyla kıkırdak greftleri eklenerek, burun yapısına destek sağlanabilir.
Ameliyat öncesi
Rinoplasti ameliyatı sırasında burunda pek çok değişiklik yapmak mümkündür. Bu değişiklikler, hastanın istekleri ve doktorun görüşleri doğrultusunda şekillenir. Bu yüzden ameliyat öncesindeki doktor hasta görüşmesi büyük önem taşır. Hem hasta, hem de doktor açısından, sağlıklı bir görüşme ortamının yaratılması ve bu işe vakit ayrılması gereklidir.
Operasyonun Detayları
Nasıl yapılır?
Burnun iskeleti, kıkırdak ve kemik yapılardan oluşan bir piramide benzer. Bu kemik ve kıkırdak dokusu, birbirleriyle ve üzerlerini örten cilt dokusuyla çok hassas bir denge içerisindedir. Bu piramitin herhangi bir bileşeninde yapacağınız en ufak bir değişiklik, istisnasız diğer bileşenleri de etkileyecektir. Aslında burun ameliyatlarındaki başarının sırrı, burunda yapılan değişiklikler sonrası bu dengenin korunabilmesine bağlıdır.
Açık mı kapalı mı?
Estetik burun ameliyatlarına yönelik bir araştırma yapıyorsanız, sıklıkla açık ve kapalı rinoplasti teknikleri arasında yapılan karşılaştırmalara rastlarsınız. Her iki tekniğin de ateşli savunucuları vardır. Bu iki tekniğin sürekli olarak birbiriyle karşılatırılması, ister istemez, estetik burun ameliyatlarını yapmanın iki farklı yolu olduğu düşüncesini oluşturur. Bu biraz kafa karıştırıcı görünse de, durum aslında bu kadar da vahim değildir.
Burun ameliyatlarında, hepsi burnun farklı bölgelerine ulaşmak için yapılan, temel olarak beş adet kesi bulunur. Bu kesilerden dört tanesi burun deliklerinin içine yapılır ve dışarıdan görülmezken, sadece biri – trankolumellar kesi – , burun ucunun alt kısmına yapılır. Bu kesinin kullanıldığı rinoplasti ameliyatları, “açık rinoplasti” tekniğiyle yapılmış olarak tanımlanır. Bu kesinin bıraktığı iz dışarıdan görülebilir bir yerdedir. Genellikle zaman içinde silikleşerek, zor fark edilecek bir hale gelir.
Aslında, ister açık, ister kapalı teknik kullanılsın; rinoplasti operasyonlarında kıkırdak ve kemik yapıya yapılan müdahaleler birbirine benzerdir. Bununla birlikte, açık teknikte yapılan trankolumellar kesi, özellikle burun ucuna yönelik olarak yapılan bazı işlemleri belirgin ölçüde kolaylaştırır.
Kendi yaklaşımımda, ameliyat öncesi analizin ayrıntılı bir şekilde yapılmasını; bu değerlendirmenin sonucunda, eğer kesin bir fayda sağlayacağı düşünülmüyorsa, açık rinoplasti kesisinin yapılmasının gereksiz olduğunu düşünüyorum. Ancak, daha iyi sonuçlar elde etmemizi sağlayacaksa da, bundan kaçınmamak gerektiği inancındayım. Burun yapısını açık bir şekilde ortaya koyduğu için her burun ameliyatının açık teknikle yapılması gerektiği görüşüne, katılmıyorum. Burnun iskelet ve kıkırdak yapısı – hastanın daha önce ameliyat geçirmemişse- ameliyat öncesi değerlendirmede, yalnızca muayene ile büyük ölçüde ortaya konulabilir. Bu yüzden, açık rinoplasti tekniğini gerektirecek bir müdahale planlanmamışsa, burun cildinin tamamen kaldırılmasına gerek olmadığı düşüncesinden yanayım.
Bunun yanında, burnun iskelet yapısını, üzerindeki ciltten çok da ayrı düşünmemek gerekir. Bence, açık rinoplasti tekniğinin en önemli dezavantajlarından biri, burun cildi ile iskelet yapısı arasındaki ilişkinin ameliyat sırasında bozulmasıdır. Bu, ameliyat sırasında şekillendirilen iskelet yapının, üzerine burun cildi oturduğunda nasıl görüneceğini kestirmemizi zorlaştırır. Bunun yanında, cildin iskelet yapıdan tamamen ayrılması ameliyat sonrası iyileşme dönemini yavaşlatabilir ve ödemin geçme süresini uzatabilir.
Bunun yanında, açık rinoplasti tekniğini kullanmanın çok uygun ve hatta elzem olduğu durumlar da vardır. Başta burun ucuna yapılan müdahaleler ve aşırı septum eğriliklerinde kullanılan yöntemler olmak üzere, rinoplasti ameliyatlarında uygulanan işlemlerin azımsanamayacak bir kısmı, açık teknikle daha rahat gerçekleştirilmektedir. Bu işlemlerin uygulanması gerekli görüldüğünde, açık rinoplasti tekniğinin uygulanmasından sakınmamak gerekir. Hastanın daha önce burun ameliyatı geçirmiş olması, daha önceki ameliyatlarda uygulanan işlemlerin değerlendirilmesinin daha kolay olması nedeniyle, açık tekniği tercih etmek bir neden olabilir.

Sonrası
Ameliyatın ardından hasta 2. günde, tamponların çıkarılması amacıyla kontrole çağrılır. 6-7 gün sonraki diğer kontrolde ise burnun üzerindeki alçı çıkarılır.
Hastalar ameliyat sonrasında bir kaç saat içinde ayağa kalkabilir ve kendi günlük işlerini yapabilirler. Çalışmaya başlamak için alçının çıkarılmasının beklenmesi önerilir.
Burun ameliyatları sonrası ödemin geçmesi ve şeklin oturması belli bir süre alabilir. Bu, kapalı teknikle yapılan ameliyatlar sonrası nispeten daha kısa sürer. Bazen ameliyat sonrası ödemin geçmesini kolaylaştırmak için hastaya masaj önerilebilir.

Bir cevap yazın